Beyoğlu
Sene 90 ve sun ra trafiğe kapalı istiklal'de seyir halinde kamyon üstünde, serserilerin fiyakalı gülüşü, işsizlerin boş bakışları altında yırtarak şehrin tüm karanlığını gidiyor, gidiyor sanki bir bilinmeze, o zamanlar şehbender sokak boş, asmalımescit ıssız ve yalnız, gordon milneli Beşiktaş, marty mcfly, kafam karmakarışık halim bir tuhaf, gündüz maçlarına sarhoş gelen adamların paltolarında gırgır, limon, hıbır, on ikiden sonra noktalar kırmızıdır ve benim başımda bir bela, sormayın gitsin anlatamam, keşke dünya louis Armstrong'a güzel gözüktüğü kadar güzel gözükseydi bana da, ben pera palas'ta kendime odalar tuttum hayali, bile güzeldi hayal etmenin, belki belki bir seferlik olsa dahi görmek isterdim son kez seni, göremedim
şimşekler çaktı bir akşam, evlerin içi bile aydınlandı ve aklımda bir soru o gün mü gördüm hayalet oğuz'u, Van basten' in dasaev'e attığı golü anlatırken, hrisantos, yamalı yorgi, odesalı kosti, bir ara sokaktan rüzgar hızıyla geçti sanki ve sonra önümden bir hurdacı geçti, tezgahında yanmış sayaçlar, hiç gitmediğim yerlere gitmiş gemilerin fotoğrafları, bin bir türlü zamanı dolaştım, figüran kahvelerde soluklandım, randevu evlerinden çıkan adamların suratlarına baktım, şaştım, kaldım, ben konak yangınların seyrederken gazinolarda kalantorlar sahneye buket buket çiçekler yollar, beni cenevizli bir korsan gölgesi takip etti, sinirli köpek çetelerinden kaçtım, belki, belki bir seferlik olsa dahi görebilir miyim acaba seni diye takip ettim vapurların seslerini, bekçilerin düdüklerini, unuttum kendi ismimi dahi, görmek isterdim son kez seni, göremedim